27 Ocak 2012 Cuma

KARLAR DÜŞER...

Merhabalar efendim, bugün kar yağışı var İstanbul'da. Normal şartlarda kar bildiğiniz gibi bir doğa olayıdır. Havanın soğuması, yüksek basınç, alçak basınç vs ilişkileri ile ilgilidir. Ancak İstanbul adındaki (göya metropol) taşramızda kar bir olağanüstü hal nedenidir.

Kar yağınca yollar buz tutar, otobanlarda arabalar lunaparka gitmiş kadar olur, insanlar köprüyü yürüyerek geçer falan. Şimdi merakla bugün nelerle karşılaşacağımızı bekliyoruz. Ben de size birazdan an ve an canlı olarak yol durumunu bildiriyor olacağım.

Yaklaşık 45 dk sonra Levent'ten yola çıkıyoruz.
İstikamet Kadıköy.
Güzergah 1.köprü.

Şimdiden vatana millete hayırlı olmasını temenni ederim. Görüşmek üzere...

Yazan: 34Z

---------------------
Teknik aksaklıklardan dolayı bildirimde bulunamadım. 16:30da yola çıktık ve bir mucize gibiydi zincirlikuyu'ya kadar olan trafik. Metrobüsler de vızır vızır işliyordu ki, işte tam o sırada köprüde bir kaza oldu ve biz bütün o levent-zincirlikuyu arasında kazandığımız süreyi bozdurup bozdurup harcadık. Dolayısıyla yine 2 saat sonra evde olabildim. Neyseki erken çıkmışız, bizden sonrakilerin çok daha fazla beklediklerine eminim.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Sınavınız mı var? Doğru yerdesiniz: BİR DERS ÇALIŞMA MEKANI OLARAK METROBÜS

Sınavınız mı var?

Hiç çalışmadınız mı?

Bütün dönem yan gelip yatıp yumurta kapıya dayanınca mı çalışmaya karar verdiniz? Bu yüzden de konular yetişmedi mi?

Uyku daha mı tatlı geldi?

Yolunuz çok mu uzun? Okulunuz çok mu uzakta?

O zaman doğru yerdesiniz! Kim demiş toplu taşıma araçları yalnızca taşımak içindir diye? Toplu taşıma araçları yeri geldiğinde en mükemmel kütüphane, en harika sınıflar olabilirler.


Sevgili okuyucular, ben Anadolu yakasında oturan bir insanım fakat okulum İstanbul'un bir ucundaydı. Hatta ben o okulu kazanana kadar o semte hiç adım atmamıştım. Nasıl atacaktım ki? Orası bütün hocalarımızın daha ilk günden söylediği gibi Bulgaristan'a giderken sağdaydı. Edirne'ye iki adımdı. Çok uzaktı çok! Ahhh ahhh sayın okuyucu, düşününki bir zamanlar metrobüs yoktu! Avcılar denilen o yere deniz otobüsü ile, deniz otobüsüne başka bir otobüs ile ve deniz otobüsünden sonra kampüse de başka bir otobüsle gidiyorduk. Gidiş-dönüş toplamda 6 taşıta binmemiz ve günde 8 tl kadar bir yol parası vermemiz gerekiyordu. Deniz otobüsü mükemmeldir. Sabahları en güzel en tatlı uykuyu o 1 saatlik deniz otobüsünde uyursunuz. Okul servisi gibidir, öğrenci kaynar. Kalabalık arkadaş grupları ile çok eğlenirsiniz. Harikadır, muhteşemdir. Amaaaaaaaaaa pahalıdır. Her güzel şeyin bir bedeli vardır ve günde 8 tl bir öğrencinin bütçesini zorlar. Ayrıca sabahları tam ders saatlerinde okulda olmanızı sağlayan 2 deniz otobüsü vardı ama öğlen erken çıksanız direkt deniz otobüsü bulamazsınız. Avcılar'dan Bakırköy'e geçmek, o meydanı yürümek zorundasınızdır. Kötü havalarda iptal olursa kalakalırsınız. Hele sınav zamanları çok risklidir bu durum.

İşte arkadaşlar, ben 2 sene bu durumda yaşamışken bir gün bir baktık metrobüs diye birşey yapılıyor. Önce Topkapı-Avcılar arasıydı kullandık. Mecidiyeköy'e uzadı kullandık. Bir de baktık ki Söğütlüçeşme'ye kadar gelmiş!

Hayatımız kurtuldu. Son 2 seneyi metrobüs kullanarak çok daha rahat tamamladık. Bu arada ders çalışmak için de yeni bir mekanımız oldu.

METROBÜS...


Toplamda evden okula gitmemiz 1,5 saat sürüyordu. Arkadaşlarımla birlikte gidiyorduk. Ben dersi derste öğrenen ve evde değil kitabı çantamı bile açmayan bir insan olduğum için ertesi gün gireceğim sınavlara çalışmamış oluyordum. Zaten uykuma düşkünüm, bir de sınav zamanı nedense bir yorgunlukkkk bir yorgunluuukkkkkkkk... :))


Sabah oluyordu notları çantaya sıkıştırıp evden fırlıyordum. Metrobüsü hep ilk durak-son durak arası kullandığımız için mutlaka oturuyorduk. (Bunun yöntemlerini zaten sizlerle paylaşıyoruz.) Metrobüste oturduğumuz anda notlar çantadan çıkıveriyordu. Ben çalışmadığım ama arkadaşım çalışmış olduğu için hemen bana anlatmaya başlıyordu. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken nokta bu;

Kendinize mutlaka çalışkan olmasa bile son dakika ezbercisi arkadaşlar bulun ki sabah son dakika anlatımları yapabilsin! :)))

1,5 saat boyunca arada dedikodu yaparak, gülüp eğlenerek, ciddi ciddi ders çalışarak okula gidiyorduk. Arkadaşlar, sizi tembelliğe sevk ettiğimi düşünmeyin ama gerçekten de sınava birkaç saat hatta bir kaç dakika kala amfi kapısı önünde yapılan küçük ders çalışmaları çok çok daha faydalı oluyor! Unutmaya fırsat kalmadan sınava giriyorsunuz zaten! :)


Değerli okuyucular, bu metrobüste ders çalışma olayı az kurtarmamıştır beni ve arkadaşlarımı. Az zaman kalmış olmasının paniği ile "ne sorabilir, ne çıkar, burdan çıkabilir, şunu sorabilir" diyerek ezberlediğimiz yerlerden her zaman soru çıkmıştır.

Kısacası; toplu taşıma araçlarını sadece toplu taşıma olarak görmeyin. İstanbul'un lanet olası trafiğini olumlu bir sonuç elde etmek için kullanmak sizin elinizde!
Çalışın çocuklar, derslerinizi çalışın. Son dakika ezberleri yapın.

Vizelerden, finallerden bu sayede geçtiğinizde gelin buraya bir yorum yazın.

Herkese sınavlarında başarılar, toplu taşımada oturmalı günler dilerim.



Yazan: 34A

24 Ocak 2012 Salı

Yeni Yıl Sürprizi: HIRSIZ


Yılbaşı yılbaşı dediler, onlar dedikçe ben sinirlendim. Neden? Çünkü ben karamsar bir insanım. Bardağın dolu tarafını görmem ama boş tarafı hep gözüme batar işte ben böyle bir insanım. Doğal olarak 2011'den 2012'ye geçişi yılBAŞI olarak görmem mümkün değildi. Benim için yılın sonu gelmişti. Yaşlanıyorduk. Hayır ya milletten bana ne, ben yaşlanıyordum! Bir yıl daha geçip gitmişti işte.

Kendime oldukça zıt arkadaşlar seçmişim ben. Ben ne kadar olumsuzsam onlar o kadar olumlu, o kadar iyimser. Her biri bana "2012 benim yılım olacak, ne istersem onu getirecek" diyip durdular. Sanırım astrologları dinleyip gaza gelmişlerdi. Oysa 2012 en büyük sürprizi bana yaptı daha ilk ayında. Geçen hafta hırsızın darmadağın ettiği eve girince yaşadığım şoku tahmin edemezsiniz.

Ben ne zaman kötü birşey olacak olsa bunu hissederim zaten. Ya kötü bir rüya görürüm ya içimi sıkıntılar basar ama illa hissederim. Hiç yanılmadım henüz. Pazartesi günü de tam olarak bunu yaşadım. İçimde bir sıkıntı aman allahımmm yerimde duramıyorum. İşe gittim ama oturamıyorum, yetkilime diyorum "ben çok kötüyüm, ben daraldım, kötü bişey olacak, çok huzursuzum, çok keyifsizim...." falan filan. Ertesi gün oldu ben hala aynı. Salı akşamı eve gittim, apartman kapısında benim ufaklıkla (karşı komşumuzun oğlu-kendisi ayrı bir yazının konusudur) karşılaştık. Babasıyla okuldan geliyordu. Yukarı çıktık. Ben onunla kapının önünde konuşurken babam "eve hırsız girdi" dedi. Sonraki konuşmaları aynenn aktarıyorum:

-Hadi canımmm
-Valla gir bak dağınık ev

O sırada annemlerin odasının dağınık olduğunu görüyorum ama hala inanmamaktayım.

-Temizlik yapıyordur annem yeeaaa kandırma beni!

-Yaa gir bak işte valla hırsız girdi!

O sırada ben koştur koştur annemlerin odaya gittim. Böyle temizlik olmaz dostlar. Bütün çekmeceler inmiş, kıyafetler dağılmış, yatağın üzeri, yerler her taraf berbat. Kendi odama geldim ve bütün takı-toka kutularım yatağımın üzerine boşaltılmış. Ama çok tuhaf birşey vardı. Laptop aynen masamın üzerinde duruyordu! Eeee kullanmadığım gayet yeni ve dokunmatik mokunmatik bir adet cep telefonum da masada duruyordu?

Takılarım da duruyor?

Bu hırsızlar çok salakmış sayın okuyucular. Hırsızlar diyorum çünkü kendileri toplamda 3 kişilermiş. Birisi dışarıda arabada beklemekte iken 50 yaşlarında ve birisi kadın olan diğer iki hırsız da eve girmişler. Annemin odasıyla o kadar uğraşmışlar ki nakit ve altın bulmak için, benim odama vakitleri yetmemiş. Kardeşimin dolabında 200 TL parası varmış bir tek onu almışlar. Çünkü annemlerin odasında zaten para da altın da yoktu. Asıl soymaları gereken oda benim odamdı. Ama diyorum ya vakitleri yetmemiş zavallıların(!) Tam benim odama geçmişler, takılarımı boşaltmışlar ki hepsi gümüştü, o sırada alttaki komşumuz kapıda adamı görmüş (bu kısımları yarım yamalak annemden dinlediğim için çok net değil), siz kimsiniz kime geldiniz demiş, adam kem küm edince komşumuz o sırada servise çıkmış olan kapıcımızı aramış. Bizim hırsızlar da kaçmış. Sonuçta sadece 200 Tl alabilmişler. Ne bilgisayar ne telefon, ne gümüşler hiçbirini alamamışlar. Ama olan tabiki bize oldu. Sonrasında gelen polisler parmak izi almak için oraya buraya döktükleri o toz mudur yağ mıdır neyse onunla her yeri iyice iyice berbat etmişler. Gece 10'a kadar ev topladık. Bu arada kapımızın kenarlarını da oymuşlar ve ertesi günde yeni çelik kapı taktırdık.

Bu arada annemin psikolojisi bozuldu tabi. Vay efendim ya ben evde olsaydım? diyip duruyor. Biliyorum ki annem evde olsa zaten girmezlerdi. Bunlar artık olayı çözmüşler, izliyorlar kim evde kim değil biliyorlar. Zaten annem saat 2'de evden çıkmış adamlar 2'yi 20 geçe kaçmak zorunda kalmışlar. Çok belli izledikleri. Ama şu olurdu; bunlar evdeyken annem eve gelebilirdi o zaman evet tehlikeli olurdu. Çok şükür ki evde kimse yoktu cana gelmedi azıcık mala geldi. Biz de hayatımızda ilk defa evimize hırsız girmesinin sinir ve stresi ile kalakaldık.

Önemli uyarlar:

1. Gece evde kimse olmayacaksa bile balkondan, camdan görülebilecek bir ışığı açık bırakın.

2. Gündüz vakti hırsız girmez diye düşünüp kapıyı bacayı kilitlemeden çıkmayın. Bkz: giriyorlar. Hem de kapımız kilitli olmasında rağmen!

3. Her zaman içinizdeki sese kulak verin. O size kötü birşey olacak diyorsa, olacaktır.


34A bu sefer metrobüsten değil, evden bildirdi.

Saygılar.



Yazan: 34A

20 Ocak 2012 Cuma

Nasıl Mahsur Kaldık?

Merhaba blog insanları. Düzenli yazamadığımın farkındayım fakat hayat şartları işte, bizi zaman zaman isteksizliğe itebiliyor. Bu hayat şartları zaman zaman bizi serviste 4 saat mahsur da bırakabiliyor. Biliyorsunuz pazartesi günü çok güzel bir şey oldu: kar yağdı! Normalde kar yağması sevinilesi birşey olmalı. İnsanlar eldivenlerini takıp, atkılarını berelerini takıp sokaklara dökülmeli. Kar topu savaşı yapmalı. Kardan adam yapmalı. Hatta yuvarlanmalı, kara bulanmalı. Oysa Türkiye'de??? Türkiye'de iki damla yağmur düşsün, iki kar tanesi atıştırsın anında hayat durur. Yollar kilitlenir, yerler buzlanır, yürünmez, arabaya binilmez, toplu taşımada yer bulunmaz. Hayır daha da komiği; toplu taşıma çalışmaz!!!

Milyon dolarlar verip satın aldığımız metrobüslerimiz karda yokuş çıkamazlar mesela. Sadece karda değil normalde de yokuş çıkamazlar zaten. Ama olsun kar yağınca hiç çalışmazlar. Kar yağınca köprüde buzlanma var diye saatlerce köprü kapatılır. Günlerce uyarır bizi uzmanlar kar geliyor, kar bekleniyor, şiddetli kar yağışı diye -ki şiddetli bile sayılmazdı asla!- biz önlem almayız. 2 tane kar düşünce işte böyle 4 saatte eve varamayız!

O lanet günde olaylar şöyle gelişti:

6'da işten çıktık. Sevgili servis arkadaşım, kader arkadaşım, yoldaşım 34Z ile kar topu savaşı yaptık. Evet yaşımıza başımıza bakmadan, son derece kurumsal olan firmamızın hemen kapısının önünde, tüm o kurumsal kasıntı insanlara rağmen çocuklar gibi doya doya oynadık. Oh sefamız olsun :)

18.45'te serviste oturduğumuzu biliyorum. Ama saat 22.15'te de hala serviste oturuyordum. Evet girdiğimde tam 22.30'du. O kadar saat boyunca acıktık, Zincirlikuyu'da nohut pilav aldık, yedik-yemedik, 34Z yol ortasında iki kere inip sigara içebildi mesela. Ben zaten sıkıntılı insanım, otur otur sinirlerim iyice bozuldu. Daraldım, bunaldım. Oturmaktan yoruldum serviste gezdim dolaştım. Avuç içi kadar olmayaydı daha iyiydi tabi...

Saat 9 buçukta hala Zincirlikuyu'da olduğumuzu farkettiğimizde sayın belediyemiz de köprüyü açmaya karar vermişti. Hareket etmeye başlayınca koydum kafayı cama uyudum. Gözümü açtığımda gelmiştik. Eve girdim, aç olsam da yiyecek halim kalmadığından pijamalarımı giyip anında yatağıma girdim. 8 saat kadar uyuduktan sonra kalkım tekrar giyindim ve o lanetttttttttttttttt servise tekrar bindim.

Servisten soğudum sayın blog insanları. Resmen bıktım nefret ettim. İndiğim gibi tekrar binmiş kadar oldum. İşten eve hiç gelmemiş gibiydim. Bütün gün ölü gibi dolaştıktan sonra akşam evde beni ayrı bir şok bekliyordu.

HIRSIZ!!!

O da bir dahaki yazıda.

Çok yakında...

Önemli not: Sakın ola karlı havada metrobüse binmeyin. Adamı çok pis yolda bırakır.


Yazan: 34A

11 Ocak 2012 Çarşamba

Önemli Not!

Yeni yılın ilk tavsiyesi yeni bir uygulama ile ilgili.

Sabahları Söğütlüçeşme'den binen saygıdeğer metrobüs yolcuları,

Bildiğiniz gibi bu durakta aynı anda 2 araç kalkmakta. Ancak bazen çok sayıda araç varsa ve aynı anda durakta bir insan ziyanlığı söz konusu ise 3 araç yanaşıyordu. Son 1 haftadır durakta metrobüs sayısında anormal bir artış olduğundan her gün 3 araç kalkıyor. Peki önemli not ne mi? Bu durakta kendine görevli süsü vermiş bir delinin, sürekli insanları gişe önüne denk düşen ekstra metrobüsün aslında gelmeyeceğine inandırmaya çalışması! Ben binerken herkesi diğer tarafa itiştirdi, benim gibi birkaç anasının gözü yerimizden ayrılmadık ve tam o anda ekstra metrobüs geldi ve kapılarını açtı! Tabi bu bizim için güzel oldu keza bu sabah seç beğen al yaptım koltuklar arasında, şımardım hatta:)

Demem o ki, duraktaki görevlilere aldırmayınız. Burası sizin tecrübelerinizin ve içgüdülerinizin yönettiği bir savaş alanı, provakatörlere kulak asmayın!

Yazan: 34Z (metrobüsten bildir-di.(-mişti ama teknoloji mağduru oldu gönderemedi...)