8 Eylül 2013 Pazar

Nerelerdeyiz?

1 seneden uzun bir süredi bu bloga uğramadığımıza hatta burayı tamamen unutmuş olduğumuza inanamıyorum. Zira çok hevesle başlamıştık yazmaya. Sanırım yoğunluk, yorgunluk bize engel oldu.

1 sene içinde hem çok şey değişti hem de eski yazılara bakınca çok da farklı değil gibi. En önemli değişiklik ülkemizde süregelen olaylar sanırım. Gezi Parkı ile başlayan ve gittikçe yayılan bir uyanış var artık. Bu ruhun, bu coşkunun, birliğin ve beraberliğin ne kadar hoşuma gittiğini bilmem söylememe gerek var mı?

Bunları uzun zamandır konuşuyoruz, daha da konuşuruz.

Bu arada iş hayatının korkunçluğu tüm hızıyla devam ediyor. Aslında daha da korkunç çünkü geçen sene bu vakitler bir ekibim varken, şimdi tek kişilik dev kadroyum ve dev yükümün altında ezilmekteyim. Geri kalan tüm gerginliklere de devam.

Ama sizlere güzel bir haber: 34Z artık bir plaza kadını değil! Bu bloga 2 plaza kadını olarak başlamıştık hatta ilk yazılarımız da bu kavram üzerineydi. Güzel haber, 34Z bu hayattan kurtuldu artık. Şimdi sevdiği ve onu mutlu eden bir işi olacak. Umarım hayatı daha güzel daha keyifli olacak :)





Gönül ister ki hayatlarımız bu merdivenler gibi, bu sokaklar gibi rengarenk olsun. Grilerden kurtulalım. Dolu dolu yaşayalım. Tabi her zaman böyle işlemiyor. Sistem böyle çalışmıyor. Ama olacak. Bizler uğraşmaya devam ettikçe, inancımızı kaybetmedikçe olacak.

Hepinize kavgasız gürültüsüz, dertsiz tasasız ve rengarenk günler diliyorum!

24 Haziran 2012 Pazar

PAZARTESİ SENDROMU...

Burayı unuttuğumu fark ettim. Fark edeli baya zaman oldu. Fark ettiğimi bile unutacak kadar hem de. Olsun sonunda hatırladım ve işte geldim burdayım!

Çok çok ağır pazartesi sendromları yaşamaktayım bir süredir. Yaptığım işi çok sevmeme, iş arkadaşlarımı çok sevmeme rağmen yönetim yeteneğinden, liderlik vasıflarından yoksun bir yönetici ve yaratmış olduğu huzursuz ortam yüzünden benim pazartesi sendromum daha cuma gününden başlıyor :( 

Peki ya yaşadığımız adaletsizliğe ne demeli? Hafta 7 gün, 5'i işgünü 2'si tatil. Bundan daha orantısız olunamazdı herhalde. Neden 4 gün iş 3 gün tatil değil. Böylece 2 gün doyasıya gezip, 1 gün de o gezmelerin yorgunluğunu atıp işe başlayabiliriz. Mesela salıdan başlarız, salı sendromu yaşarız. Olmaz mı?

Pazar günü sabahtan başlayıp akşama doğru kafamda iyice yankılanmaya başlayan düşünceler şu şekilde:

*Ne giysem ki ben?
*Yine saçmasapan işler verecek bu kadın.
*Bir sürü iş var biriken ve hiç azalmadan artmaya devam ediyor. Ne yapıcam ben? :(
*Oooooofff yarın ne giyicem ben? Bıktım artık ne giyicem diye düşünmekten!
*O kadının yüzünü görmek zorunda mıyım? Hasta olsa da gelmese! (bazen o kadar ama o kadar sabrımın sınırlarını zorluyor ki bu hasta olsa dileği "ölse de kurtulsak" şeklinde bile olabiliyor!!!)
*Şu iş de vardı yapamadık, ne olacak?
*Toplantı var mıydı ki?
*Kaç gece mesaiye kalıcam acaba bu hafta? (ki bunu çok da düşünmeye gerek yok cuma hariç her gün!)
*Ne giyiceeeeeeeeeeeemmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm???????????????????? Hangi bluz, hangi ayakkabı!

Evet gördüğünüz gibi ne giyicem konusu beni zorluyor :D Hava çok sıcak, servis serin, ofis serin. Açık giyinsen olmaz, kapalı giyinsen olmaz. Zaten öğrencilikten yeni çıkma bir insan olarak henüz dolabımı iş hayatına göre donatmış da değilim. o kadar zengin de değilim. Dünya kadar ayakkabım da yok. Eee daha neyi düşünüyorsam :))

Bu arada...

Geçen perşembe günü mesaiye kaldım. Normalde belirli saatlerde mesai servislerimiz var. Bu sefer mesai servisinden 1 saat daha erken çıkınca beklemiyim eve gideyim, burdan ne kadar çabuk kurtulursam o kadar iyi dedim. Demez olaydııııımmmmmm......... Ah salak kafam ah. Biliyorsun köprüler kapalı. Biliyorsun ki hala iş çıkış saatleri içerisindesin. Eeee ne diye vapura binmezsin de metrobüse gidersin? Tabi ki metrobüsün halini görünce şok üstüne şok yaşadım. Ben metrobüsü en son ne zaman bu kadar kalabalık gördüm hatırlamıyorum. Neyse yine de uzmanlık alanım olduğu için çok fazla beklemeden biniverdim. Ama bana ders olsun. Yaz günü püfür püfür vapur yolculuğu varken, yarım saat hızlı gidicem diye metrobüs çilesi çekilmez canlar.

Deniz taşıtlarını kullanalım, kullanmayanları uyaralım.

Saygılar.

34A





28 Nisan 2012 Cumartesi

İŞTE GERÇEK...

Bu güzel, güneşli cumartesine sabahına böyle gülerek başlayalım. Hee bir de ola ki bugün iki yaka arası gezmek isteyenler olursa da bu gerçeği esprili bir yolla da olsa tekrar hatırlasınlar dedim :))




Herkese güzel bir haftasonu diliyorum! :))

Yazan: 34A

27 Nisan 2012 Cuma

O METROBÜS ARANIYOR!

34A anlatmış benden de göstermesi. İşte metrobüs gerçeği!!!








Çizen: 34Z (bir de yukarıdaki metrobüse dikkat çekmek istiyorum. Biz o garfieldları oraya laf olsun diye tıkıştırmadık:))

25 Nisan 2012 Çarşamba

ÇAĞDAŞ (!) BİR ŞEHİR ARACI: METROBÜS??!!!

34Z ve ben, bu sabah gelen bir maille sarsıldık. Bir iş arkadaşımız, bize metrobüs reklamını iletmiş ve durumun vehametini gözlerimizin önüne sermişti. "Çağdaş" kavramı günümüzde anlamını yitirmiş ve "insanlık dışı" kavramı ile içiçe geçmişti. Gerçekten neye uğradığımızı şaşırdık.

Bir zamanlar İETT'nin çok ama çok sevdiğim(!) bir sloganı vardı. -Bu arada bu yazının içinde bol bol bu parantez içi ünlemi göreceksiniz-

"Biz insan taşıyoruz."

Bir güne bir gün İETT'nin hiçbir aracında İNSAN gibi gitmedik. Salamura gibi, konserve gibi, balık istifi gibi, üst üste, alt alta, yani insan gibi hariç her şey gibi gittik. Günü geldi tacize uğradık, günü geldi yaşlı teyzeler tarafından çıldırtıldık. Öyle zamanlar oldu ve hala oluyor ki önümüzden geçip giden metrobüslere binemeyip belki 4., belki 5. metrobüse ancak binebildik. Evet sayın metrobüs kullanıcıları; yaşadığımız tüm bu zorluklara rağmen mecburen mecburen mecburiyetten metrobüse binmeye devam ettik.

Bütün bunlar bir yana; bir de bu balık istifi durumumuza zam üstüne zam geldi. Protestolar fayda etmedi. Otobüsten inip metrobüse bindiğimizde aktarma olamadık, verdik parayı verdik parayı.

Bitti mi? Durun daha bitmedi!

Şimdi sabah sabah bizleri bu kadar sarsmış olan şeyi görelim. Mevzu bahis şey bir reklam filmidir sayın okuyucu.

Oynat Uğur'cum.





Şimdi saniye saniye inceleyelim:

00:12; Görüyor musunuz? Nasıl muntazam bir sıra ile, kibar kibar biniyorlar metrobüse? Hangi durakta gördünüz siz bunu arkadaşım? Biribirini iterek giren yurdum insanı nerde? Hangi metrobüs bu kadar boş?

00:24; burada metrobüsün yan yollarındaki akıcı trafiğe dikkat çekmek isterim. Çok eğlenceli değil mi? :))

00:42; Seslendirmeye dikkat. "Hızlı ve konforlu" bir ulaşım... Hızı doğrudur. Yiğidi öldür hakkını yeme. Nihayetinde kendisine ayrılmış özel bir yoldan giden bir araçtır metrobüs. Ancak diğer iett araçlar için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Hep merak etmişimdir; acaba arabaları raylı sistemin üzerinden gittiği için tramvayı trafiğe takılan başka bir yer var mıdır? Bilgisi olan bilgilendirsin lütfen.

00:46; Burada konusu geçmekte olan "saygı" gerçekten var olsa; dalga geçer gibi bu reklam zaten yapılmazdı. Hadi diyelim sen saygılısın; bakalım birbirini iten, bağıran çağıran yolcular da saygılı mı??

Ama ben daha ne diyeyim sayın okuyucu...

Yazan: 34A